İnsan için bir başka ikilem; Maddeden manaya Ramazan
“Ramazan
erdi yine her gece yanar kandilEhl-i
İslam’a salar şu’le ser-â-ser kandil”I. Ahmet
Bu dünyaya gönderilen insan için
onu tanıtacak her cümleye başlarken âdemin “arada oluşu” illaki
bahis-konu edilmiştir. Onu anlatan her tümce ister maddi olsun isterse manen
fark etmeksizin ikili bir kurgu çizmiş ve onu araya tabiri caizse
sıkıştırmıştır. Gerek “ifrat ve tefrit” desek gerekse “kabz ve bast” hali ya da
onun “fiziki ve ruhi” durumu veya geçmiş/mebde ile gelecek/mead iki ucunun
birleştiği yer/meaş olsun insanın neresinden tutup da bahsetsek arada
kalmışlığını belirtmiş oluruz. Belki bu duruma binaen alimler “her şey zıddı
ile kaimdir” demişlerdir. İşte bu yazımızı ele alırken bizim de üzerinde durmak
istediğimiz husus bu ikiliklerden yalnızca birisi olan onun somut/maddi olandan
soyut/manevi olana geçişi üzerine olacaktır. Onun madde ve madde-ötesi oluşunun
bir tezahürde bulunuşunu irdeleyecek ve bu ikisinin insan üzerinde oluşturduğu
o şık kıvamı anlatmaya gayret göstereceğiz.
Konumuza bu yazımda değinme
maksadım tarihlerin gösterdiği itibari ile Ramazan ayının girmiş olmasıdır. Bu
şu açıdan önemlidir ki insanın gerçekten de somut olandan sıyrılıp da soyut
olana doğru yaptığı yolculuk ve bu seferdeki tüm edinimleri en geniş ve en
verimli olarak bu ay da vuku bulur. Çünkü Ramazan insanı maddi olan her vaziyetin
içerisinden çekip almış ve onu söz yerindeyse tüm bedavetten sıyırıp
çıkarmıştır. Artık o tamamıyla arı bir duruma gelmiştir. Tabi ki bu uç bir
örnek olarak zikredilmiş halidir. Lakin insan için Yunus-vari bir şekilde
dememiz gerekirse “ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez” ifadesi üstte bahsettiğimiz
soyutlanma davranışının en basit ifadesidir. Nitekim insan için hayvaniyetten
çıkmak ve cismaniyet çeperini aşmak Aşkın/Müteal olana götüren yolun ta
kendisidir. Ve bu aşma ameliyesi sayesinde bulunduğu o dar ve kesif alemden
ayrılıp belki bir manada ta-i mekân ederek o geniş ve latif olan nurlu hayat
dairesine ilhak edebilir. Bahsi biraz daha derinleştirmek bağlamında
Ramazan’dan ne anladığımızı köken-bilim olarak incelemeye kalkışalım. Ramazan
etimos olarak "kavrulma, yanma" demek olup Aşkın
olabilmek için aslında bize gerekli olan o ateşlemeyi sergileyen ve som
olanın soyulup özünün ya da tohumunun ortaya çıkarılmasıdır. İşte rahmet
ve mağfiret ile tezyin edilmiş ve kurtuluşla müjdelemiş olan müstesna güzel
oruç ibadeti tam olarak o yanma/kavrulma işlemini gerçekleştiren olaydır.
Bahusus oruç, nasıl ki altın ve diğer madenler ayrıştırılmak için yakılıyorsa
ve devamında som/saf/duru olanı elde edilmeye çalışılıyorsa işte o şekilde savm
da insanı madenlerine ayrıştıran akabinde özünü arı bir şekilde meydana koyan
bir kulluk vazifesidir. Ramazan için ister amudi olsun isterse ufki bir bakış
açışı olsun değişmeksizin ademin künhüne mazhariyetini elde etmesinin en basit
ve verimli yolu olarak görülmüştür. Oruç gerek yapılan tüm kulluk vecibeleri
gereği gerekse o rûhefzâ atmosferi gereği her hali ile insana ötelerin iklimini
en dolgun ve şık şekilde sunmaya muvafık ibadettir. İşte bu hususiyetle oruç ve
ramazan kendi yörüngesinde, insan için somut ve soyutun işlendiği bir
mevsimdir. Ramazan insanın kendi özüne dönebileceği mükerreren Yunus-âne bir
deyimle “kendini bilmesi”dir. Dört eşiğin
(şeriat, tarikat, marifet ve hakikat) bir eşik olup geçildiği ve ummanların
sanki katreler gibi tek yudumda içildiği bir fırsattır. Ramazan tüm dilâviz
tavırlarıyla inanç enginliğimizin doruk noktasıdır. Evet Ramazan ibadet ufkunun
en müşahhas örneklerinden birisidir. O istiska misalidir. O künküne vakıf
olabilme işidir.
İşte insan o madde ötesine geçme
gayreti ile zirve-i bâlâ olabilmektedir. İnsanın varlıktan yokluğa erişi anca
böyle mukaddes bir ödevin neticesinde zuhur edebilir. Başı rahmet ortası mağfiret
ve sonu cehennem azabından kurtuluş bilumum böyle olabilir. Nihayetinde Ramazan
insanın kendisi ile olan müsalemetidir. Evet Ramazan tüm engin ve dinginliğiyle
âdem için maddeyi bırakıp madde-ötesine geçişin pasaportudur. Somut olanı eline
alıp ondan soyut olanı çıkarabilir. Yine mebde ve mead arasında olan insanın
meaş’ını anlamlı kılabilir. Ezcümle Ramazan baştaki mezkûr ifadelerden de
anlaşılacağı üzere somut/madde ve soyut/madde-ötesi arasında olan insanın mekân
ve zamanın tüm boyutlarının üstünde hem içkin hemde aşkınlığın verdiği kesafet
ve letafetle nasıl varlık ve yokluk bulduğunun dibacesidir. Nihayet Ramazan
kendi içindeki anlamı ile yanmak ve kavrulmaktır. Aynı altın gibi. Aynı
kandiller gibi.
Not II: Dergimizin bağlantı linki için tıklayınız.
Not III: Tüm yazılarımın listesi için tıklayınız.
Kalemine sağlık Yasin hocam.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Yusuf hocam.
SilYüreğine sağlık yasin hocam
YanıtlaSilTeşekkür ederim sağolun.
Sil