Güvenlik Mimarisi ve Mümin I

     İnsan için hayat düşünülmesi ve anlaşılması gereken şeylerin başında sayılabilir. Çünkü bu/buradaki hayatın anlaşılması ötekine bir kapı aralar ki bu da imanın her iki yaşam için mucizevi bir formunu gerektirir. Bu ve öteki dünya hayret verici derece de birbirine müzdevic ve mündemiç iki alemdir. Her iki yaşam da tüm muhteviyatları ile kendilerine has gerçekliklerini dile getirmiş ve bunları inanan, iman edenler için birer atf-ı nazar hükmünde sunmuştur. Sunmuştur diyorum çünkü hayat tüm fraksiyonları ile kendi geometrisini oluşturmuştur. Ve dahilinde gelişen her bir tercih ötekini doğuran birer ıstırap olmuş akabinde insan için her ikisi birbirine dolanmış vaziyette uyarıcı olmuştur. Lakin bu ucu bucağı görünmenin berisinde belki tahayyül edilmesi bile zor olan iki dünya ve aralarındaki rabıta gene insan için sonu gelmez birtakım sorular ve mesuliyetleri beraberinde getirmiştir. İşte ilk yazısını kaleme almaya çalışacağım güvenlik problemi/sorunu da bunların en önemlisidir. Nitekim güvenlik sorunu kendi adından da anlaşılacağı üzere başlı başına bir “iman” problemidir. Peki nedir iman ve neden hayat için en önemlidir?

    Hayatı anlamaya çalışmak insan için her zaman üzerine düşünülmesi gereken bazı soruları beraberinde getirmiştir. Neden dünyaya geldim ya da neden bu şekilde geldim gibi en temelinden belki neden bu haliyle bir dünya kurulmaya lüzum görüldü demeye kadar birçoğu zikredilebilir. Fakat bu soruların arka planında yer alan ve deyim yerindeyse şirazesini oluşturan ana doktrin ise iman problemidir. Çünkü iman sözlük anlamı gereği “güven içinde kalmak, emniyette olma durumu” diyebileceğimiz “eman” Arapça kökünden dilimize yerleşmiş sözcüklerden biridir. Lakin iman/eman yalnızca bir ilaha/tanrıya olan inançtan öte bir durum olarak genel bir vaziyet ile tümüyle insanın iç ve dış emniyetini tasvir eden bir kelime olmaktadır. İşte konumuzun nirengi noktası da tam olarak budur. Nihayetinde insan hem içsel hem de dışsal güveni için bir iman durumuna sahip olmak zorundadır. Bu iman durumu onun gerek bu dünyaya gerekse inandığı öteki dünyaya yaptığı bir serzenişidir. İman aslında âdem için inanılması gerekenin ta kendisi olmakla beraber inancın kendisi diyebiliriz. Fakat burada inanmak öyle derin bir duygu ki inanılan şeyin neliği diğer tüm duyu ve duygulardan daha ciddi bir teemmül ve tedebbüre kapı aralar. Çünkü inandığın şey senin dünyanı kuran mefhumun ta kendisidir. İman böyle bir zemin üzerine inşa edilmiş ve üzerinde nice manalara bu anlam dolayısıyla beşiklik etmiştir. Evet rahatlıkla diyebiliriz ki iman kendisinden sonra kurulacak her tümcenin ve hatta her sözcüğün manasını tamamlayan habbesi hükmündedir. İçerisine kabul ettiği her meyvenin verdiği kesafet ile o tohum (iman) düştüğü her toprağı yeşertmeye yetmiş hatta etrafını da gül gülistan etmiştir. Buna binaen ufak bir telmihle denilebilir ki; “İman hem nurdur hem kuvvettir”. İşbu nokta-i nazariyeden bakıldığında gerçekten de o öyle esrarlı bir kelamdır ki çizdiği her bir ufuk güneşin doğumuna tanıklık etmekte ve asla şaşmamaktadır. Bahusus iman diyerek anmaya çaba sarf ettiğimiz bu kavram insan için güneşin doğumunu göğüsleme ameli ya da daha sarih ifadelerle Allah’ın nurunu kalbinde edinebilmektir. Belki bu söylediğimize binaen İslam alimlerimiz onu “kalp ile tasdik dil ile ikrar” diyerek mücessem hale getirmeyi amaçlamışlardır.

    İman yukarıda kendisine yer verildiği mahud ifadelerden de anlaşılacağı üzere anlatılması en zaruri kavramlardan biri olup sürekli tekrarlansa sanırım az kalır. Çünkü iman insanın hayat ile olan tüm ilişkilerini ele alan yaşamın her köşesini kendine toplayan merkez bir noktadır. İman kendisinden ziyade bulunduğu gönüller için esenlik ve kurtuluş olup yaşam için gerekli tüm tazyikadı sağlayan bir güçtür. İşte bunun neticesinde iman için bu başlık altında denilebilecek son cümleler böyle serdedilebilir. Nitekim iman ne bu cümlelerle tam bir tarif ve tahdit edilebilir ne de bunlarsız eksik olacaktır.

    Devamı gelecektir...

"İman hakikati öyle bir çekirdektir ki, eğer tecessüm etse, bir cennet-i hususiye ondan çıkar, o çekirdeğin şecere-i tubası olur."

(B.S.N)

Not I: Yazısını kaleme aldığım "Güvenlik Mimarisi ve Mümin" başlığına dair ilk makalemdir. Devamı gelecektir...

Not II: Tüm yazılarımın listesine ulaşmak için tıklayınız.



Yorumlar

  1. Kalemine sağlık Yasin hocam

    YanıtlaSil
  2. Yasin Kardeşim, gönül, zihin ve ruh berraklığı dilerim. Güzel bir yazı olmuş. Tebrikler.

    YanıtlaSil
  3. Tebrik ederim. Zihnin ve engin kaleminle nice yazılara...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Yasin,
    İman kelimesini bu dünyadan ötelere uzanan bütün duygu ve düşünceleri besleyen, yoğurup şekillendiren, insanın bütün melekelerini iyi, doğru ve güzel yolunda tahrik eden merkezî bir konumda kurcalamış görünüyorsunuz.
    Yazının çıkış yeri hoşuma gitti, sonraki yazının mimarisinin nasıl şekilleneceğini şimdiden merak ediyorum.
    Hürmetlerimle birlikte tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın hocam yorumunuz için teşekkür ederim. Elimden geldiğince devamını yazmaya gayret edeceğim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Bir Vicdan Muhasebesi"

Tövbe; İnsan Olabilmekte Anahtar Kavram

Hakka kötürüm olmak I