Yokluktan varlığa çıkma eşiğinde bir mülahaza; insanın elest sorgusu
Cânıma bir merhaba sundu ezelde
çeşm-i yârŞöyle mest oldum ki gayrın
merhabâsın bilmedimAhmet Paşa
Ötelerin
rayihasını taşıyan insanın insanla alemde temerküz edişini, dünyadaki insan
olma çabasını ve insanın rabbisinin teklifine muhatap oluşunu tarihi bir süreç
olarak ele alırsak ilk söz etmemiz gereken vakıa sanırım elest bezmi olsa
gerektir. Çünkü ademin mükellef oluşunu ve meleklerin inhinasına mazhar
edilişini tazammum eden o ân-ı dakik sadece bir sorgu değil aynı zamanda insanın
yokluktan varlığa çıkışının bir eşiği olmuştur. İşte o eşik sadece beden ve
ruhun izdivacı olmayıp alemlerin içinde birer alem/işaret olması yönünden
hayret vericidir. Böyle bir manayı muhtevi olan elest bezmi nice alimlerimizce
enine boyuna kendi uzayında irdelenmiştir. Başta da denildiği gibi sadece basit
birer ahit ya da misak olmayıp, yaratılış emrinin tebarüz ettiği mazbatasıdır
o.
Farsça
“topluluk, sohbet meclisi” gibi manalara gelen “bezm” kelimesi ile Arapça “ben
değil miyim” manasında çekimli bir fiil olan “elestü”den oluşan “bezm-i
elest” terkibi, “Ben sizin rabbiniz değil miyim” hitabının yapıldığı ve
ruhların da “bilakis” diyerek karşılık verdikleri meclis anlamına gelmektedir.
Bu terkip Araf suresinin 172. Ayeti kerimesinde geçen ifadeler üzere
oluşturulmuştur. Ayet-i kerime şu şekilde geçmektedir;
“Rabbin
Âdemoğullarından -onların sırtlarından- zürriyetlerini alıp bunları kendileri
hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil miyim?
“Elbette öyle! Tanıklık ederiz” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde,
“Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz;”
Her insanın
hayatında en az bir kere düşündüğü ya da düşlediği bir yokluk tasavvuru vardır.
Var olmama veya hiçlik diyebileceğimiz bu tasavvur aslında hiç kurulamaz. Çünkü
yokluğu varlık bilincinden kurgulamak onu tahdit etmek kadar faydasızdır.
Neredeyse mümkün bile değildir. İşte o eşiği işlerken yokluktan varlığa çıkma
macerası bambaşka sualler ve farklı farklı tahayyüller ile çeşitlenmektedir.
Lakin hangi sual ve cevap o anı tatmin etmeye çalışsa bile o yokluğu
canlandıramaz zihinlerde. Bu iş bu kadar meşakkatlidir nihayetinde. Nitekim
insan için aslında yeterli olan kısmı mebde/nere-den ve meadı/nere-ye bilip ona
göre meaşı/nere-de’yi halletmesidir. Yani Rabbinden geldiğini bilip
tekrar O’na (C.C) döneceğini hatırlayıp anını ona göre yaşamaktır.
Teklif de tam olarak buna hitabendir zaten. Elest sorgusu dediğimiz o misak da
bunun üzerine kurulmuştur.
Not 1: Yukarıda paylaştığım yazım Ahlâf dergimizin "Şubat 2022" sayısında yayınlanmıştır.
Not 2: Dergimizin bağlantı linki için tıklayınız. Ahlâf dergisi şubat 2022 sayısı
Not 3: Tüm yazılarımın listesi için tıklayınız. Tüm yazılar
Tebrik ederim. Çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Sağ olun.
Sil