Can Bu İlden Göçmeden!
“Can bu ilden göçmedin
cânânı bulmazsa ne güçYârini terk etmedin
yârânı bulmazsa ne güç.”
Kendime diyorum
bazen ne için varsın diye. Cevap soruda gizli esasında ama ben gene de sormak
istiyorum. Niyetim temcit pilavı gibi dönüp
dolaşıp aynı soruyu sormak değil elbette. Sadece ekine köküne ayırmak ve neyi
nerede aramak lazım ona bakıyorum. Bulabildim mi? Neme lazım efendim. Ayrıca
sanırım bulmak da mümkün değil. Aramak farz, bulmak gaip. Tabi bu ibare bana
ait. Bilgeye (!) sorsan o çoktan bulmuştur cananı. Canan demişken acaba can ile
nasıl bir bağ söz konusu. Ukba yolcusu insan için yakinen bilgisine vakıf
olunan o şey, hadisi şerife konu edinilmiş üç şeyden hangisi olsa gerek
dersiniz? Güzel koku, kadın ve namaz. Canan hangisi? Aşıkândan olan ünlü halk
kahramanımız bilge keloğlan gibi bizde hepsini tek vücutta toplayıp öyle mi
anlasak? Ehli namaz güzel kokulu bir kadın. Ya da kadınlar için ehli namaz
güzel kokulu bir erkek. Sizce bu basit değil mi? Bir misal anlatmak isterim
konunun tavzihi için. Müsaadenizle...
Malumunuz Kays
adında meşhur bir aşığımız vardır. Biz onu hep mecnun diye anar ve biliriz. Bu
zat yaşadığı devirde öyle dillere dolanmış ki ta beyin kulağına kadar varmış
hal vaziyet. Bunun üzerine bey leylayı aratıp buldurmuş. Konağında ağırlamış.
Mecnununda huzuruna getirilmesini ferman buyurmuş. Derken çölde bizim Kays
bulunmuş ve yaka paça konağa getirilmiş. Huzura varınca selam faslı akabinde
sormuş bizim bey:
--Duydum ki bir
aşka düşmüşsün delikanlı. Bizce sevenleri bir araya getirmek sevaptır. Bu
yüzden ben de Leylayı aratıp buldurdum. İşte sevdiceğin. der. Mecnun bir beye
bakar bir de kızcağıza bakar. Uzun uzun düşünür. Sonra beye döner o efsane
deyişi dökülüverir.
--Bu benim
sevdiceğim değildir beyim. der. Hayda! Bu adam ne der şimdi. Oysa aşkı ile
çöllere düştüğü Leyla odur. Lakin bizim mecnun artık eski mecnun değildir. O
aşkını bulmuştur. Fakat yerde değil gökte. O artık ilahi aşkın yolcusudur.
Sevdayı yarata yönelmiştir artık. Hani üstte paylaştığım şiirde de Niyazi
Mısri’nin dediği gibi “Yârini terk etmedin yârânı bulmazsa ne güç”. Yâri terk
eyle ki yâri bulasın.
İş bu kıssadan da anlaşılacağı üzere bizim Mecnun o mecnun, Leyla o Leyladır. Lakin Mecnun sevgilisini tabiri caizse yerde ararken gökte bulmuştur. O artık ilahi aşkın sevdalısıdır. O rabbinin aşkından görmez, duymaz ve dahi işitmez olmuştur. Aslında bakarsan o görür, duyar ve işitir olmuş bizler Platon etmişliğin mağaradayızdır. Hatta Mecnuna deli demişiz bir de üstüne üstlük. Oysa işin hakikati nedir? Hakikati dileyen kim ki? Bize lazım olan elle tutulur gözle görülür olandır. Oysa denmiştir ya: "O'nu tanıyan ve itaat eden, zindanda dahi olsa bahtiyardır. O'nu unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır." El hasılı kelam cananı bulmak güç. Bulup da emaneti onunla teslim etmek ayrı güç.
Esasında kütüphanelerce eser telif edilse sanırsam yetmez bu konuyu izaha. Öyle derin bir mevzudur ki bu, aşkın olana karşı sevda vardır. Öte dünyaya duyulan hasretin tütsüsü duyulur o gönüllerde. Yemez içmez ki O (c.c) hep yanında olamamış olsun. Adım atsa Allah, nefes alsa Hu der. O etrafında gördüğü her şeyde bir insicam sezer. Ukba yolcusu dedik ya hani. Gerçekten de öyledir. Bu dünya onun için yalnız bir gölgeliktir. Asıl yurda gebe bir alem. “Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever / Cânı içün kim ki cânânın sever
cânın sever” demiş ya hani Fuzuli. Can da O (c.c) canan da O (c.c). İlk
paragrafta sormuştum kendime. Can ile canan arasındaki bağ nedir diye. O bağ
yaşam olsa gerek. Yaşam, can ile cananı ayrı koyuyor bir süre. Lakin öyle bir
an geliyor ki işte Mevlâna gibi ufuk şahsiyetlerin dilinde/gönlünde o gün/gece
şeb-i aruz oluyor. Düğün günü, sevgiliye kavuşma zamanı oluyor. Aslında bilen
için canan hep yanımızda. Lakin Ayet-i celilede de geçtiği üzere “hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer | 9). Belki hikmeti burada olsa
gerek, bilen kişi hayatta onunla hep berabermiş gibi olandır. Her hali O’nun
iznine matuf. İşte o kişi bu ilden göçmeden cananını bulandır.
Bulunması gereken olan O (c.c), bulduran O (c.c). Rabbim Niyazi Mısri’nin
dediği gibi bu ilden göçmeden bulanlardan eylesin. O’nu (c.c) bulmuş olarak
huzuruna varanlardan eylesin.
Sözlerimi divan edebiyatımızın büyük isimlerinden Niyazi Mısri’nin yazımda
kullandığım şiirinin devamı ile bitiriyorum.
Müstefid oldu azizim
YanıtlaSilSağ olun. Çok teşekkür ederim. Umarım faydalı olmuştur.
SilTebrik ederim. Güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Sağ olun.
SilMâşâAllah üstadım.
YanıtlaSilAllah razı olsun hocam. Teşekkür ederim.
SilÇok güzel olmuş abicim. Yeni yazılarını bekliyoruz .
YanıtlaSilTeşekkür ederim kardeşim. Yakında paylaşacağım.
Sil